FeRiDe ÇeTiN FaN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

FeRiDe ÇeTiN FaN


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Umarım adım marka olarak öne çıkmaz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Administrator

Administrator
Admin


Kadın
Mesaj Sayısı : 920
Nerden : İstanbul
İş/Hobiler : Sibel Can Dinlemek
Lakap : Sarı Kuş / Minik Meleğim
Ruh Hali : Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Agliyo10
Tuttuğu Takım : Umarım adım marka olarak öne çıkmaz 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Yaşadığınız Ülke : Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Turkiye
Kayıt tarihi : 07/11/08

Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Empty
MesajKonu: Umarım adım marka olarak öne çıkmaz   Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Icon_minitime05.08.09 12:56

Umarım adım marka olarak öne çıkmazŞENİZ ERTEN

güncellenme zamanı 30.9.2008

Son Ağa dizisinin Gülümser’i Feride Çetin, oyuncunun görünmez olması gerektiğini düşünüyor ve “Umarım adımı hiçbir zaman bilmezler” diyor

“Son Ağa” dizisinin Gülümser”i, “Hatırla Sevgili”nin Güzidesi, “İki Genç Kız”ın Behiyesi, “Gomedya”nın Ebru”su... Birbirine hiç benzemeyen bu karakterleri, üstün bir performansla canlandıran Feride Çetin”le konuşurken, başarısının sırrını açıkça görüyorsunuz: İşine çok âşık Çetin! Hatta o kadar âşık ki; adının bile bilinmesini istemiyor; insanların onu değil, karakterleri hatırlamalarını umuyor genç oyuncu.

Son Ağa’ da Gülümser’i oynuyorsunuz. Nasıl bir kız Gülümser ?
Çok tatlı bir kız. Hani böyle Amerikan filmlerinde, özellikle romantik komedilerde komşu kızı olur ya, Gülümser öyle bir kız. Herkesin sevebileceği, aynı zamanda çok da mantıklı biri. Bu benim şimdiye kadar oynadığım en olumlu karakter aslında.

Tamer Karadağlı’yla uyum sağlayabildiniz mi?
Evet. Başlarken herkes bir şeyler söyledi. Ben de diyorum ki, iyi ki önyargılı olmamışım. Çünkü Tamer bey çok disiplinli, işini çok seven ve işin gereklerini yapan biri. Böyle olunca, oynarken karşısındaki oyuncuyu da yükseltiyor.

Karadağlı için çapkın derler .
Ben bunu hiç önemsemedim. Birkaç hafta önce mesela, ablamın düğünü oldu, çevremdeki insanlar, ‘Gerçekten aranızda bir şey yok, değil mi?’, ‘Feride, bak, arada yirmi yaş fark var, aman yapma böyle bir şey!’ falan diyorlar. Bunları duymak çok hoşuma gitti, çünkü arasında hiç çekim olmayan iki insan olarak , dizide bu hissi yaratmışız.

Kadın yönetmen olarak bu sahne şöyle olsa, böyle olsa diye geçiyor mu aklınızdan ?
Evet, ama karışmıyorum çünkü benim işim o değil. Hani biz yönetmenin Tanrı olduğunu öğrendik ya... ve setin tek hakimi odur. Fikrim sorulursa, söylerim. İyi oyuncuların da her zaman sahne hakkında alternatifleri kafalarında yaratan insanlar olduklarını düşünüyorum. Oyunculuğun gerçekten yetenekle alakası olan bir iş olmadığına inanıyorum. Yetenek yüzde bir, çalışmak yüzde bir. Yüzde doksan sekiz, gerçekten kartları iyi oynamak.

Ne demek bu?
Doğru zamanda doğru yerde olmak, lobi faaliyetleri yürütmek, bunlar mesela benim yaptığım şeyler değil.

Yani hiç yeteneği olmayan birisi, doğru zamanda, doğru yerde oluyorsa ve lobi de yapıyorsa, başarılı bir oyuncu olabiliyor mu?
Evet, zamanla olabilir. Çünkü bu, dediğim gibi, yönetmenin sanatı. Şimdi ben, sinema ve televizyon için konuşuyorum yalnız. Aslında şunu söylemeye çalışıyorum: Daha zeki insanlar olsa bu oyunculuk piyasasında ve sahneyi ters yüz edip, bir sabah heyecanlı bir şekilde gelebilseler, enerjilerini her şartta yüksek tutabilseler... Zeki ve daha mücadeleci insanlarla çalışmak isterdim.

Çok mu mükemmelliyetçisiniz acaba?
Bu işle ilgili mükemmelliyetçiyim, çünkü işimi çok seviyorum. Öte yandan, hayatımda hiç değilim.

Bu işin hayatınızdaki anlamı ne? Neden bu işi yapıyorsunuz?
Oyunculuk yapmayı hiç düşünmüyordum. Hatta dergicilik yapmaya başlamıştım. Ne yazık ki, gazetecilikte istediğim şeyleri yapamadım . Tam o dönemde bana oyunculuk teklifi geldi. Ben de kabul ettim, ama o zaman bile hâlâ, bu işi ek olarak yapıyorum diyordum.

Esas iş neydi?
Yönetmen olacaktım. Oyunculuk beni, ona götürecek yollardan biriydi. Ne yazık ki insanların söyledikleri benim kafamı şekillendiriyor, etkiliyordu. Halbuki illa bir şey olmak zorunda değilsin. İlla bir titrin olmak zorunda değil. Âşık olduğun bir şeyi yapmak için çalışıyorken, kendi yolunu çizebilirsin. İlla insanların ilerlediği yoldan ilerlemek zorunda değilsin. Bu çok zor bir şey, evet, hele ki bu ülkede çok zor bir şey. Ama neden olmasın?

Oyunculukta karar kılmanız nasıl oldu ?
Hatırla Sevgili’nin ikinci yılında ve Ulak’ı çekerken, oyunculuktan çok fazla tatmin olmaya başladığımı gördüm. Dedim ki, ben bu işi gerçekten bir şeyler hissederek yapıyorum ve bu kadar acı çekmeme rağmen hâlâ yapıyorsam, demek ki ben bu işi seviyorum. Neden bu işi sevdiğimi inkar ediyorum?

“Oyuncu görünmez olmalı. Çok fazla görünür olursanız kimse her rolü oynayabileceğinizi düşünmez” demişsiniz.
Evet. Herhangi bir oyuncuyu düşünüp, aklınızda tutun. Onun sevgilisiyle, çocuklarıyla fotoğraflarını gördüğünüzde, yaşadığı ilişkiye dair bir şeyler duyduğunuzda , kafanızda onun hakkında bir şeyler oluşmuyor mu? O, artık kafanızdaki şeydir. İzleyici, oyuncuyu kafasında kodlayınca, hayal gücü çok geniş gidemez. Mesela, ‘ Hayır, İki Genç Kız’daki kız sen değilsin! ’, ‘Hayır, oradaki kız da sen değilsin, sen misin gerçekten? ’ demeleri çok şahane bir şey . Umarım adımı bilmezler. Umarım adım marka olarak öne çıkmaz.

Kendinizi anlamaya çok önem veriyorsunuz. Oynadığınız karakterler, size Feride’nin nesini gösterdi?
Hayatta hep çok kolay pes eden, diğer seçeneklere geçiveren biriydim. Gülümser, çok dayanıklı olduğumu görmemi sağladı. Hatırla Sevgili’deki Güzide ise, kibirli olduğumu görmemi sağlamıştı. Onu izlediğimde, kendimi çok beğendiğimi, çok fazla kibirli olduğumu, dolu dolu konuştuğumu görüyordum.

Çocukken güçlü olmak ve dünyayı değiştirmek istermişsiniz . Şimdi bu hayaliniz için bir şey yapabiliyor musunuz ?
On altı yaşımdan beri çocuklar için çalışıyorum. TEGV ile okul dışında da eğitim vermek için on dört ilde bir proje yaptık. Afyon’da çocuklarla çalışmaya başladım ve gördüm ki, şehirli çocuklar taşralı çocukları dışlıyorlar ve taşralı çocuklar konuşamıyorlar. Ondan sonraki hafta, Afyon’a yırtık pırtık kıyafetlerle, gözlüklerimi takıp gittim. Dedim ki, ‘Çocuklar bunun hiçbir anlamı yok! Ben de dört gözüm, ben de yırtık pırtık giyiniyorum. Bunlar gerçekten bomboş şeyler!’ Üç ayın sonunda, o çocuklar birbirlerinin elini tutuyorlardı.

Lisede okurken bir kaza geçirmişsiniz ve yüzünüz yanmış. Nasıl atlattınız bu süreci ?
Yüzümden kopan deri parçalarını hâlâ saklıyorum. Yüzüm kapalıydı ve ağzımın kenarından , beslenmem için bir yer açmışlardı. İki ay, kamışla beslendim. Kötü olaylardan sürekli iyi bir şey çıkarmaya çalışıyorum. Bence Tanrı bizimle sürekli konuşuyor. Doğadaki her şey bizimle konuşuyor, ama bakmayı bilmek önemli.

Ve Tanrı size ne dedi orada ?
O dönem ben koşuşturuyordum ve çok fazla hırslanmıştım, çok fazla hırpalıyor-dum kendimi. ‘Hayat diye bir şey var! Aslolan yaşamak!’ dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://feridecetin.yetkinforum.com
Admin
Administrator

Administrator
Admin


Kadın
Mesaj Sayısı : 920
Nerden : İstanbul
İş/Hobiler : Sibel Can Dinlemek
Lakap : Sarı Kuş / Minik Meleğim
Ruh Hali : Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Agliyo10
Tuttuğu Takım : Umarım adım marka olarak öne çıkmaz 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Yaşadığınız Ülke : Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Turkiye
Kayıt tarihi : 07/11/08

Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Empty
MesajKonu: Geri: Umarım adım marka olarak öne çıkmaz   Umarım adım marka olarak öne çıkmaz Icon_minitime05.08.09 15:23

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://feridecetin.yetkinforum.com
 
Umarım adım marka olarak öne çıkmaz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FeRiDe ÇeTiN FaN :: Feride Çetin :: Haberler :: Röportajları-
Buraya geçin: