Kutuplara giden zenci ne olur? (donar)
Yeter Çektiğim! (fotoğraf makinesi)
Gece gündüz yufka açar! (deniz)
Şehirden şehire koşarım, köyden köye giderim fakat hiç hareket etmem (yol)
Ağzı vardır konuşmaz, yatağı vardır, fakat hiç uyumaz (akarsu)
Ben iki hasretlinin arasında dururum. Onları konuştururum (telefon)
Yeşil mantolu, kırmızı entarili, siyah düğmeli (karpuz)
Denizler gerçekte mavi boya olsaydı ne olurdu? (mavi boya sudan ucuz olurdu)
Eğri oturalım, doğru konuşalım (deve)
Yerin altında kırmızı minare (havuç)
Uzaktan baktım hiç yok yakından baktım pek çok (karınca)
İstanbul da süt pişti kokusu buraya düştü (mektup)
Açarsam dünya olur yakarsam kül olur (harita
Dört ayaklı ayı üstünde kabadayı (sandalye)
Ufacık sandık içine un bastık (iğde)
Adamın biri 13. kattan düşmüş, ölmemiş. Niçin? (öldürmeyen allah öldürmez)
Temel her şimşek çaktığında saçını, başını düzeltiyormuş. Niçin? (fotoğrafının çekildiğini sanıyormuş)
Çarığı çattım bacaya attım (terazi)
Yedi delikli tokmak bunu bilmeyen ahmak (baş)
Uzaktan baktım bir karataş, yanına gittim dört ayak bir baş (kaplumbağa)
Et dedim met dedim git şuraya yat dedim (süpürge)
Altı göl üstü gül (gaz lambası)
Yer altında yağlı kayış (yılan)
Zilim var, kapım yok (telefon)
Başımda saç yok, içimde tat çok (kabak)