FeRiDe ÇeTiN FaN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

FeRiDe ÇeTiN FaN


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 biliyor musun

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:16

Bunları Biliyormusunuz - 1




  • Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu
  • Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını
  • Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların %23 ünün, makinenin üstüne oturup kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldiğini
  • Yaşamın boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 böcek ve 10 örümcek yiyeceğini (Mmmmh!!Smile
  • İdrarın zifiri karanlıkta parladığını
  • Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini
  • Hapşırmayı engellemeye calışırsan, başındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini
  • Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini
  • Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını
  • Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuşmadığını
  • Farelerin ve atların kusamadıklarını
  • 1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını
  • Çakmağın kibritten önce bulunduğunu
  • Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu
  • Bu yazıyı okuyan insanların %75 inden fazlasının, dirseklerini yalamaya çalışacaklarını
Biliyormuydunuz?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:18

Gökyüzü Neden Mavidir


Gökyüzünün mavi görünmesinin (dikkat! olmasının değil görünmesinin! çünkü normalde atmosferimiz daha doğrusu hava renksiz bir gazdır!) tek sebebi kırılma hadisesidir.

Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Fakat kırmız
ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır.

Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.

Gün batımında veya doğumunda ise güneş ışınları atmosfere eğik girdikleri için daha fazla yol katetmek zorunda kalırlar. Bu yüzden daha çok ışın ve renk saçılır ve o posterlere konu olan, şahane gün doğumu ve batımını gözlemleyebiliriz. Çok az saçılmış olan kırmızı ışık ise güneşe ve ufuğa kızıl veya portakal görüntü verir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:18

Ay ikinci insan


Ay ikinci insan, Ay'a ayak basan ikinci insan Edwin "Buzz" Aldrin. Apollo 11 uzay aracı ile 20 Temmuz 1969 tarihinde Ay'a ayak basan ilk insan ise Neil Armstrong'dur. Neil Armstrong'un Ay'a ayak basmak ile ilgili olarak söylediği "Benim için ufak bir adım, fakat insanlık için büyük bir" sözü, 20. yüzyılın en önemli sözleri arasındadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:19

Dünyanın en büyük elması


Topkapı Müzesi'ndeki ünlü "Kaşıkçı Elması" adını nasıl almış? Bu elmas Osmanlı Hazinesi'ne nasıl girmiş? Elmas kaç karattır? Dünyanın tanınmış elmasları arasında yeri nedir?

Topkapı müzesindeki ünlü elmasa neden "kaşıkçı elması" denildiği hakkında muhtelif hikayeler varsa da, kanımca bunların doğru olanı, elmasın kesiminin oval olması ve dolayısıyla da kaşığa benzemesindendir. Elmasın Osmanlı Sarayı'na nasıl girdiği hakkındaki bilgi de, rivayetten öte değildir. Son yıllarda yeni tartışılmaya başlanan ve doğru olması en muhtemel rivayet şöyledir: 1774 yılında Pigot adında bir Fransız subayı, bu elması Hindistan'ın Madaras Mihracesi'nden satın alıp Fransa'ya götürür. Bir zaman sonra tekrar satılığa çıkartılan elması Napolyon'un annesi satın alır ve uzun süre göğsünde taşır. Ne var ki, Napolyon sürgüne gönderildiği zaman, oğlunu kurtarabilmek için, annesi de elması mecburen satılığa çıkartır. İşte o sırada, Fransa'da bulunan Tepedelenli Ali Paşa'nın bir adamı, paşa adına 150 bin altın ödeyerek elması satın alır ve paşaya getirir.

Sultan 2'nci Mahmud zamanında, Tepedelenli Ali paşa, devlete karşı ayaklandığı gerekçesiyle öldürülür, paşanın varlıklarına el konulur ve nesi var nesi yoksa Osmanlı Hazinesi'ne gönderilir. Böylelikle, Napolyon'un annesinden satın alınan "Kaşıkçı Elması" hazineye girmiş olur.

Kaşıkçı elması'nın çevresini iki sıra 49 adet pırlanta kuşatmaktadır. Bu haliyle elmas, yıldızların ortasında pırıl pırıl parlayıp gökyüzünü aydınlatan bir dolunayı andırır. Pırlantaların, elmasa ışık ve güzellik vermesi için sonradan, 2'nci Mahmud tarafından dizdirildiği sanılmaktadır.

Kaşıkçı elması 86 karattır ve dünya'nın tanınmış 22 elması arasındadır. Dünyanın en büyük elması olarak bilinen 191 karatlık Işık Dağı ya da Kuh-i Nur adıyla tanınan elmas Hindistan'da bulunmuştur ve bugün, İngiltere Krallık Hazinesi'ndedir. Adı Farsçada Işık Denizi anlamında olan, uçuk pembe renkli, yassı bir taş olan Derya-i Nur elması ise, yaklaşık 185 kırat ağırlığındadır ve bugün İran Milli Bankası'nda saklanmaktadır. Bunlara ilaveten, 1853 yılında Brezilya'da bulunan ve Güney Yıldızı adıyla tanınan 128 karatlık elmasla, Büyük Moğol Elması ve bizdeki 86 karatlık Kaşıkçı Elması, dünyanın en büyük elması ve en değerli 22 elmasın arasında bulunmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:20

Bunları Biliyor musunuz ?… - (1)

biliyor musun Bunlari_biliyor_musunuz_24» Bir kilo limonda,bir kilo çilekten daha fazla şeker olduğunu,
» Timsahların renk körü olduğunu,
» Sadece erkek kanaryaların öttüğünü,
» Yarım kilo bal yapabilmek için arıların iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorunda olduklarını,
» Tarantulaların iki buçuk yıl hiçbir şey yemeden yaşayabildiklerini,
biliyor musun Bunlari_biliyor_musunuz_1
» İncilerin sirkede eridiklerini,

» Havuca rengini veren bir karotenin olduğunu,
» Venüs’ün saat yönünde dönen gezegen olduğunu,
» En fazla asfaltlı yola sahip olan ülkenin Fransa olduğunu,
» Sihirli sözcük olan ‘‘Adrakadabra’’nın ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylendiğini,
» Eyfel Kulesi’nin tepesine çıkabilmek için 1.792 basamak çıkmak gerektiğini,
» Türkiye’nin kişi başına alkol tüketiminde dünya 3.’sü,sigara tüketiminde ise dünya 4.’sü olduğunu,
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:21

» İnsanın kendi dirseğini yalamasının imkansız olduğunu,» İdrarın zifiri karanlıkta parladığını,» İnsanların eğer şiddetli hapşırırlarsa kaburgalarını kırabileceklerini,
biliyor musun Bunlari_biliyor_musunuz_13
» Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını,


» Dünya nüfusunun % 50’sinin hiç telefonla konuşmadığını,
» 1 saat boyunca kulaklıkla bir şey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını % 700 arttırdığını,
» Çakmağın kibritten önce bulunduğunu,
» Parmak izleri gibi dil izlerinin de insana özel olduğunu,
» Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların % 23’ünün makinelerin üzerine oturarak kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlardan kaynaklandığını,
» Hindistan’da sokakta tuvaletini yapmanın yasal olduğunu,
» Çinde yere tükürmenin serbest; ama balgam üzerine basmanın yasak olduğunu,
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:23

Padişah Gömleklerinin Gizemi
Osmanlı sultanlarının ayet, hadis ve sembollerle süslü her biri üç-dört yılda dokunan ‘tılsımlı gömlekler’inin sırrı hâlâ çözülemiyor. Uzmanlar, gömleklere işlenen şifrelerin Osmanlı tarihine ışık tutacağına inanıyor. Osmanlı padişahlarının savaşta galip gelmek, nazardan korunmak ve şifa bulmak için giyindikleri tılsımlı gömleklerin üzerindeki harf ve rakamların işaret ettiği anlam şimdilik bir sır.

Üstelik çözülemeyen yalnızca şifreler değil, kumaşların nasıl olup da 8 bin çözgü ipiyle dokunduğu da anlaşılabilmiş değil.

Gömleklerin şifresini ve dokuma tekniğinde kullanılan formülü bulmak ise merak tatmininden daha öte bir anlam taşıyor. Amaç, ‘altın oran’ı Türk tekstilinin hizmetinde kullanmak.Tılsımlı sultan gömlekleri, ayet ve duaları tespit eden bir alim, işe başlamak için ‘eşref saati’ni hesaplayan müneccim ve sonunda gömleği bezeyen nakkaşların ortak ürünü. Kumaşlar çoğunlukla o zamanki adıyla Tonguzlu olan Denizli’den getiriliyor saraya. Denizli’nin kaliteli pamuğundan dokunan bezler, iç giyimi olarak tasarlanan tılsımlı gömlekler için bire bir. Hattatların kağıdı terbiye etmek için kullandığı aharlama yöntemiyle yazıya elverişli hale getirilen kumaşlar nakkaşlar atölyesinde işlenmiş. Bir gömlek üzerinde 3-4 yıl uğraşan hattatlar için meçhul kahramanlar yakıştırması yerinde olur; çünkü gömleklerin pek azında kimin tarafından yapıldığı yazılı.

1978 yılından bu yana Topkapı Sarayı Müzesi’nde Osmanlı tekstili ve padişah giysileri üzerine çalışan Doç. Dr. Hülya Tezcan, tılsımlı gömlekleri grafik sanatının zirvesi olarak tanımlıyor. Gömleklerin üzerine celi, sülüs, kufi yazıyla işlenen ayetler ve dualar kare, yıldız gibi geometrik şekillerin ya da Kadem-i Saadet, Süleyman Mührü, Zülfikâr, lale gibi anlamlı motiflerin içine yazılmış. 15-20. yüzyıl arasında hazırlanan padişah giysilerini içeren saray koleksiyonunda Peygamber Efendimizin nübüvvet mührü, Hilye-i Şerif ve O’nun için yazılan Kaside-i Bürde’yle bezenmiş dört gömlek yer alıyor. Ancak diğer gömlekler üzerinde de yine Peygamberimize ait Kadem-i Saadet ve Nalın-ı Saadet motifleri kullanılmış.

Tılsımlı gömlekler üzerinde sıkça yer alan iki motif ise Hz. Ali’nin ucu çatallı kılıcı ‘Zülfikâr’ ve çoğunlukla Musevi inancıyla bağdaştırılan Süleyman Mührü. Hülya Tezcan, gömleklerde Süleyman Mührü’nün saltanatın ebediyetini temsilen kullanıldığını ve Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali isimlerinin çoğunlukla bir arada anıldığını tespit etmiş. Koleksiyonun en eski tarihli gömleği Şehzade Cem’e ait. Üzerinde 1477-1480 yılları arasında yapıldığına dair bir not bulunan gömlek ihtimal ki, 18 Temmuz 1482’de Anamur açıklarında şövalyelerin gemisine binerek Rodos’a hareket eden Cem Sultan’ın üzerindeydi. Talihsiz şehzade, saltanat yarışından galip çıkması için giydiği tılsımlı gömleğe rağmen Rodos’ta esir alındı. Cem’in gömleği şimdi Topkapı Sarayı koleksiyonunda. Ancak Viyana kuşatmasında bozguna uğrayan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın gömleğinin hâlâ Viyana’da bir manastırda olduğu tahmin ediliyor.

Hülya Tezcan, Osmanlı tarihinin tılsımlı gömlekler üzerinden okunabileceğini söylüyor. Nitekim 2. Selim’e Hürrem Sultan tarafından diktirilen gömlek yalnızca Selim ve Bayezıd arasındaki taht mücadelesini değil, Rüstem Paşa’nın entrikalarıyla boğdurulan Şehzade Mustafa’nın hazin sonunu da anlatır. Sultan 3. Murat’a ait gömlekte ise Konya Mevlevihanesi’ni kuran Şeyh Sinaneddin Dede’nin padişahlarla kurduğu iletişimi görmek mümkün. Sinaneddin Dede sadece gömleği yapan kişi değil, doğu seferine çıkarken elini öpüp hatırını soran Yavuz Sultan Selim’e; “Seferden zaferle döneceksin; benim senden tek isteğim dergâha yardım etmendir.” diyen ilginç bir kişilik.

Yavuz hakikaten savaştan zaferle dönüyor ve Konya Mevlevihanesi’ni yapmaya başlıyor. Yavuz’dan sonra Kanuni ve 2. Selim dönemlerini de gören Şeyh Sınaneddin Dede’nin ömrünün son demlerinde 3. Murat’a hediye ettiği tılsımlı gömlek saraya bir teşekkür babında. Yine aynı sultana ait gömleklerden biri ‘Oğlum, aslanım.’ diye başlayan kitabesiyle diğerlerinden ayrılıyor. Oğluna pek düşkün olan Nur Banu Sultan’ın hazırlattığı gömleğin amacı gözü Safiye Sultan’dan başkasını görmeyen 3. Murat’ın başka evlilikler yapması. Nur Banu Sultan tahtı vârissiz bırakmamak için girdiği bu gömlekli mücadeleden zaferle çıkıyor ve 3. Murat ardında 19 erkek 20 küsur kız çocuğu bırakarak bu dünyadan ayrılıyor. Ancak erkek çocukların sonraki taht kavgalarında öldürülmesi Nur Banu Sultan’ın çalışmalarının boşa gittiği şeklinde yorumlanabilir.

Allahım sevgimi kulun Mustafa’nın gönlüne ver!

Tılsımlı gömlekler sadece padişahlar ve şehzadeler için yapılmamış. Saray çevresine yakın paşalardan özellikle makam hırsı olanlar da kendileri için gömlek hazırlatmışlar. Onlardan biri Moralı Hasan Paşa, gömleğinin üzerine şöyle yazdırmış: “Allahım senden sevgimi, muhabbetimi kulun Mustafa’nın gönlüne vermeni dilerim. Nasıl vahyini sevgilin Muhammed’in kalbine ilham etmişsen ruhumla Sultan Mustafa’nın ruhunu uzlaştır.” Gömleğin yakasındaki küçük karelerde ise “Ey herşeyi kolaylaştıran Allahım, Hasan Paşa’nın muradını da kolaylaştır.” yazıyor. Hasan Paşa’nın muradı nedir, sadrazam olmak.

Hülya Tezcan bu gömlekten hareketle yaptığı araştırmada, paşanın çok hırslı bir adam olduğu ve sadrazam olabilmek için padişahları canından bezdirdiği bilgisine ulaşmış. Moralı Hasan Paşa sonunda muradına ulaşıp sadrazam olabilmiş. Saltanat kavgalarının uzağındaki halk da tılsımlı gömleklerden payına düşeni almış. Dönemin tarikat dergahlarında, sarılıktan, akrep sokmasından korunmaya yönelik hazırlanan gömlekler arasında kadınları eşlerine şirin gösteren gömlekler de var. İç gömleklerden günümüze ulaşanlar, üzerlerindeki leke hatta yaka kirleriyle duruyor; çünkü bu gömleklerin yıkanması mümkün değil.

Bir de hiç kullanılmadan kaldırılan gömlekler var koleksiyonda. Tezcan, “Sarayda her şeyin bol bol yedeği vardır. Elimizde yüzlerce giyilmemiş bebek elbisesi var.” diyor. İpeğin nadir kullanıldığı bu alanda tılsımlı takke ve takma yakalar da var. Takma yakayla ilgili bir açıklamaya rastlamayan Hülya Tezcan, kendince bir çıkarımda bulunuyor: “Yaka, sultanların törenlerde giydiği kaftanın yaka kesimine benziyor. Üzerindeki iplik izlerine bakılırsa kötülüklerden korunma niyetiyle kaftanın içine monte edildiği söylenebilir.”

Gömlekler şimdi koruma altında; sergilenmek için özel izinle saraydan çıkarılabiliyorlar; ancak kimi zaman hiç hesapta olmayan çok daha özel istekler olabiliyor. Tezcan, Osmanlı Hanedanı’ndan ismini açıklamadığı bir kadının şifa bulmak için tılsımlı gömleklerden birini giyerek bir müddet beklediğini ve sonra teşekkür ederek ayrıldığını söylüyor. Hülya Tezcan yaklaşık 30 yıldır gömlekler arasında yaşasa da tılsımlarını çözmeye hiç çalışmamış. “Bir şifre var, bu açık; ama o rakamları ve harfleri çözmek uzmanlık gerektirir. Kaldı ki, giysilerin üzerindeki gubarî hatla yazılan Arapça metinler bile daha okunmadı. Gömleklerin hem dokuması hem de deseni itibariyle gerçek bir sanat eseri olduğunu kabul etmeliyiz. Dokuma üzerine çalışanlar da 8 bin çözgü teliyle dokunan Gülistanî Kemha tekniğini henüz çözemediler.” Hülya Tezcan’ın hazırladığı Padişah Giysileri kitabı önümüzdeki günlerde Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanacak.

Şifreyi çözmek Türk tekstiline yeni bir açılım getirecek

Türkiye’de tılsımlı gömlekler üzerindeki şifreyi çözmeye çalışan tek isim Mehlika Orakçıoğlu. Bilinen tek isim demek daha doğru; çünkü gömleklere ulaşma hususunda Hülya Tezcan’la bağlantıya geçmiş başka biri yok. 1998’den bu yana “Türk Tekstilindeki Kültürel Etkiler” başlıklı doktora tezi üzerinde çalışan Orakçıoğlu, şu günlerde 2. Selim’in gömleğini inceliyor. Şimdilik gömleğin ön yüzündeki küçük karelere yerleştirilen rakamlarla Fetih Sûresi’nin kodlandığını keşfetmiş. Tezini Londra’daki bir üniversite’de hazırlayan Mehlika Hanım, İngiliz danışmanlarının kendisini bu alana yönlendirdiğini ve asıl niyetlerinin gömlekler üzerindeki kodlama sistemini çözerek günümüz tekstiline yeni bir açılım kazandırmak olduğunu söylüyor: “Bu konu, dışarıda daha çok ilgi topluyor. Harvard Üniversitesi bütün imkanlarını ücretsiz olarak seferber etti mesela. Sonunda neye ulaşacağımı bilmiyorum. Kodlama sistemini günümüze uyarlamayı başaramasam bile bu tez bitirilmeyi hak ediyor. Fakat çözebilirsem yeni tekstil tasarımları oluşturmak zor olmayacaktır.”

Osmanlı tekstilini incelerken siyaset, ekonomi ve tarihten yararlanmak gerektiğini söyleyen Orakçıoğlu, tılsımlı gömlekler üzerinde dörde yakın formül kullanıldığını tespit etmiş. Uzun yazılar yerine rakamlar ve harfler tercih etmek sınırlı zemini verimli kullanmayı sağlıyor. Ancak altta, gündelik hayatta pratik olma felsefesi yatıyor. Nitekim Osmanlı döneminde tüccarların uzun cümleler yerine kelimelerin sayısal değerleriyle anlaştığı biliniyor. Gömlekler üzerindeki geometrik desenler ve kodlanan rakamlar bir matematik dehasına da işaret ediyor. Prof. Dr. İsmail Yakıt’ın Türk İslam Kültürü’nde Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme (Ötüken Yayınları) adlı kitabından faydalanan Orakçıoğlu, Mimar Sinan’ın da eserlerinde ebced hesabı kullandığını hatırlatıyor.

Mehlika Orakçıoğlu sadece bir gömlek üzerinde çalışıyor. İncelenmeyi bekleyen onlarca tılsımlı gömlek olduğu hesaba katılırsa gömleklerin dilinin çözülmesinin hayli vakit alacağı söylenebilir. Fakat onun halihazırda çözdüğü bir figür var. Yavuz Sultan Selim’in kaftanı üzerindeki desenleri inceleyerek ‘ellerini gökyüzüne açmış yakaran insan figürü’ne ulaşan Orakçıoğlu, yurtdışında bu kaftan üzerine üç konferans vermiş. Sanatkârın desenler arasına ustaca gizlediği figür, kutsal hazineleri İstanbul’a taşıyan ve ilk Osmanlı Halifesi unvanını alan Yavuz’un İslamî esasların koruyucusu olduğunu simgeliyor. Mehlika Hanım’a göre, görsel bir illüzyon halinde kimi zaman açıkça görünüp kimi zaman da desenler arasında yiten figürü doğrudan Yavuz Selim’e atfetmek de mümkün. Çünkü taç kullanan tek Osmanlı Padişahı Yavuz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:24

biliyor musun Bilgi Damarlarımız neden mavidir?
Yaşamımızın sürebilmesi için vücudumuzdaki her bir hücrenin oksijene ihtiyacı vardır. Hücrelerimize oksijeni kanımız taşır. Kanımız oksijeni havadan aldığımız nefesin sonucunda akciğerlerimizden alır ve vücudumuzun her bir noktasına ulaştırır. Bu noktalarda oksijeni hücrelere devreden kanımız, kalp tarafından emilerek tekrar oksijen depolayabilmesi için akciğerlerimize pompalanır ve çevrim böyle devam eder.

Kanımızın içinde oksijen moleküllerini tutup, damarlarda taşıyarak, hedefe ulaşıldığında bırakan özel bir molekül vardır. Kırmızı kan hücrelerini, yani alyuvarları çevreleyen ve aslında demir içeren bir protein olan hemoglobin, oksijenle birleşerek bilinen parlak kan rengini oluşturur.

Kanımız hücrelerde oksijeni terk edip, karbondioksiti alıp geri dönerken yani toplardamarlarımızda iken rengi koyu kırmızı hatta biraz mora yakındır. Damarlarımızın çeperleri ve kan hücreleri renksiz olduklarından, kanın rengini veya renginin tonunu içinde oksijen olup olmaması tayin eder.

Damarlarımızın mavi renkte görünmesi, vücudumuza gelen ışığın bir kısmının derimizde emilmesi, bir kısmının da yansıtılması ile ilgilidir. Derimizde mavi renk gibi yüksek enerjiye sahip dalga boyundaki ışıklar daha çok yansıtılıp gözümüze geldiği için damarlarımız mavi renkte görülür.

Vücudumuzda gördüğümüz damarların hemen hemen tümüne yakını daha koyu renkli kanı taşıyan toplardamarlardır. Atardamarlarda kalp tarafından pompalanan kanın vücudun her yerine süratle ulaşabilmesi için basınç yüksektir. Toplardamarlarda ise kanın basıncı düşük, hızı da daha yavaştır.

Herhangi bir atardamar kesildiğinde kan daha hızlı dışarı çıkar, kan kaybı süratli ve çok olur. Hayati tehlike yaratır. Bu tehlikeye karşı atardamarlarımız daha kalın çeperli yapılmış ve derimizin altında daha derinlere yerleştirilmişlerdir. Bir kaza veya ameliyat olmadıkça atardamarlarımızı pek göremezsiniz.

Bu nedenle derimizde gördüğümüz damarların çoğu, et kalınlığı az olduğu için içindeki kanın rengini daha çok yansıtan ve deriye daha yakın olan toplardamarlardır. Tabii ki bu durum toplardamarlar kesildiğinde kanın koyu kırmızı veya mor renkte akacağı anlamına gelmez. Kesilme yerinden akan kan derhal hava ile temas edip, ondaki zengin oksijeni alır ve rengi yine bilinen kan rengine dönüşür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:25

biliyor musun Bilgi 13 rakamı neden uğursuzdur?
13 sayısının uğursuz olduğuna ilişkin inanç dünyada o kadar yaygındır ki, yaşamı birçok yönde ciddi olarak etkilemektedir. Bazı ülkelerde evlerin kapılarına 13 numarası verilmez, uçaklarda 13. koltuk sırası yoktur, apartmanlarda, otellerde 13. kat ya 1 2 A’ dır ya da 1 4 ‘tür. 13 numaralı oda yoktur. Olsa bile insanlar o odada kalmak istemezler. Hatta ayın 1 3 ‘ünde işe gelmeme, uçak ve tren rezervasyonlarının iptali, alışverişin düşmesi ve benzeri davranışların ABD ‘ye günde milyonlarca dolara mal olduğu söylenmektedir. Bu inanç bir fobi yani bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı ‘triskaidekaphobia’dır.
Genel olarak bu inancın, Hz. İsa’nın meşhur son yemeğindeki havarilerin sayısından kaynaklandığı sanılsa da, kökü çok daha eskilere mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider.
O zamanlarda ışık ve güzellik tanrısı Balder bir ziyafet verir. Balder Vikking’lerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga’nın oğulları olup, ay kraliçesi Nanna’mn da eşidir. Bu ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Ancak bu arada çıkan tartışmada, Loki diğer tanrılar tarafından da çok sevilen Balder’i öldürür.
Bu mitolojik hikaye ve inanış İskandinavya’dan Avrupa’nın güneyine kadar yayılır. Hıristiyan din adamları bu halk masalını kullanırlar ve Hz. İsa’nın son yemeğine uygularlar. Hıristiyan versiyonunda Balder’in yerini Hz. İsa, Loki’nin yerini de hain Judas alır. Bu yemekten sonra 24 saat içinde de Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürülür. Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır.
Bu inanışlara göre 13 sayısı uğursuzdur ama ayın cumaya rastlayan 13. günü hepten uğursuzdur. Ancak böyle bir günde doğmuşsanız tam tersi, yani 13 sizin uğurlu gününüzdür.
Cuma gününün uğursuz sayılmasına Havva anamızın Adem babamıza elmayı (bence “ayva”yı!) cuma günü yedirtip cennetten kovulmasına sebep olması, Hz. Nuh zamanındaki büyük selin cuma günü olması, Hz. İsa’nın cuma günü çarmıha gerilmesi gibi olaylardan biri veya hepsi neden olmuş olabilir. Müslümanlar ise Hz. Adem’in cuma günü yaratıldığına inandıklarından bu güne diğer günlerden daha çok değer verirler.
13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:27

biliyor musun Bilgi Duyu organlarımız
biliyor musun Duyu

Canlılar kendilerini ve çevrelerini etkileyen olayları duyularıyla fark ederler. İnsanın başlıca beş duyusu görme, işitme, dokunma, tat ve koku almadır. Bunların dışında basınç ve denge gibi duyuları ile örneğin ağrı ve açlık duymasını sağlayan iç duyuları da vardır . Duyular bir uyarana gösterilen tepkiyle harekete geçer. Örneğin sıcak bir tepsiye dokunmak bir uyarandır .Bu uyaranla harekete geçen duyu, sinirler aracılığıyla beyne bir haber iletir .Beyin de aldığı haberi çözerek, örneğin tepsinin sıcak olduğunu anlar .
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : biliyor musun Acaba10
Tuttuğu Takım : biliyor musun 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

biliyor musun Empty
MesajKonu: Geri: biliyor musun   biliyor musun Icon_minitime19.12.08 21:29

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?
1- Sigara kullanan, rakı içen, 85 kg. çeken bir insanın bir günde en fazla 24 saat uyuyabildiğini?..

2- Türkiye' de son yıllarda yapılan evliliklerde "erken 'boşanma' " sorunu yaşandığını?

3- Jüpiter gezegeninde futbol maçlarının 90 dakika değil 65 dakika sürdüğünü ve bu yüzden de 90. dakikada atılması muhtemel goller nedeniyle hakemlerin dayak yemesinin mümkün olmadığını. Bununla birlikte 65. dakikada yenilen goller yüzünden epey hakemin hastanelik edildiğini?

4- Er Ryan' ı Kurtarmak filminin başrolünün en evvela önce bana önerildiğini ve fakat benim bu teklifi elimin tersiyle dövdüğümü?

5- Denizlerin ve okyanusların dibinde yaşayan canlıların hiç birinin elbise giymediğini ve bu yüzden de; "Ayol şu elbisenin güzelliğine bak, nereden buldu acaba bu şırfıntı şu caaaanım elbiseyi?" türünden cümlelere ihtiyaç olmadığını?

6- Halen 37 hatun kişinin bana aşık olduğunu, benim ise 49 hatuna aşık olduğumu. Rakamlar arasındaki bu fark nedeniyle dünyanın ekolojik dengesinin bozulduğunu ve bu yüzden acilen 12 hatunun daha bana aşık olması gerektiğini?

7- Yukarıdaki maddenin biraz abartılı olduğunu?

8- Yedinci maddeyi kardeşimin yazdığını ve altıncı maddenin sahiden de doğru olduğunu ve kardeşimi bir güzel patakladığımı?

9- İnternet dünyasında Popüler bir şahsiyet iken, kendi muhitimde Popülmez bir şahsiyet olduğumu?

10- Çekirgelerin, üçüncü sıçramalarında başlarına bir iş geleceğini, sayı saymasını bilmediklerinden dolayı daha önceden kestiremediklerini?

11- Doğru öpücüğü kondurduktan sonra tüm kurbağaların bir prense dönüşebileceğini ve fakat prenseslerin öpücük özürlü olmasından dolayı böyle bir olayın sık gerçekleşmediğini?

12- Bursalı bilim adamlarınca daha önce keşfedilmemiş bir vitaminin bulunduğunu ve fakat alfabedeki tüm harflerin bir vitamine isim babalığı yapmasından ötürü bu vitamine bir türlü bir isim koyamadıklarını? Eğer bir harf icat edebilirlerse, 1999 Kimya Nobelini alabileceklerini?

13- Minibüsçüler ve Dolmuşçular Derneği' nin sürtünmesiz bir ortamda saatte 560 km. hız yapabilen bir araç geliştirdiklerini ve fakat bu hızla giderlerse, Trafik polisleriyle sık sık sürtüşme yaşanacağı için bu projeden vazgeçtiklerini? Bir dernek yetkilisinin ise, asıl gerekçenin bu olmadığını, eğer proje gerçekleşirse, bu hızla giden bir minibüsün yoldan yolcu toplamak için asla duramayacağını ve bu yüzden projeden vazgeçildiğini söylediğini?

14- İçinde yaşayan 65 milyon kişi olmasa bu memleketin krallara layık bir şekilde idare edilebileceğini. Bu gerçeğin yetkililerce bilinmesinden dolayı, adı geçen 65 milyon kişinin en kısa sürede öteki tarafa intikaline çalışıldığını?

15- Yüzlerce yıldır 14 sayısının ardından gelen 15 sayısının artık buna tahammüllünün kalmadığını ve hakkaniyet gereği, biraz da kendisine öncelik verilmesini gerektiğini düşündüğünü?

16- Onaltı sayısının da aynı şeyleri 15 sayısı için düşündüğünü?

17- NASA tarafından astronomik bir rakam karşılığında tarafıma genel müdürlük asistanlığı teklif edildiğini ve fakat uzay fobim nedeniyle bu teklifi içim cız ederek reddettiğimi?

18- Okuduğunuz bu satırlar elinizde kitap olarak duruyorsa, hayattaki en büyük amaçlarımdan birisi olan kitap yayınlama amacımın gerçekleşmiş olacağını?

19- Ramazan ayında bütün gıda maddelerine zam gelirken, oruç tutma günlerinin de fiilen bir yıla çıktığını; 365 gün oruç tutma vecibesi yükleyen bir din icat olunduğu takdirde bunun hükümetler için kaymaklı kadayıf olacağını?..

20- Yirmi sayısının aslının 19 olduğunu ve fakat bu sayının deplasmanda oynadığı bir maçta berabere kaldığı için puanını ancak bir sayı yükseltebildiğini ve bu sayede yirmi olduğunu?..

21- Standart bir kültablasının ortalama 30 adet sigara izmariti aldığını ve fakat otuzbirinci izmariti de sığdırmaya kalkıştığınız takdirde, halılarınızın Ayşe Teyzenin bile temizleyemeyeceği bir hal alacağını?..

22- Bu Sabah Yağmur Var İstanbul' da olduğunu ama bir yağmur için gerekli şemsiyenin yanımda bulunmadığını?

23- Fakültede öğrenciyken hayatımda ilk kez spor totoda üç ayrı kolonda 11 tutturduğumu fakat o hafta 11' in ikramiyelerin kapsama alanı dışına çıkartıldığını ve benim buna epey üzüldüğümü?

24- Yılbaşı gecesi evimize gelen misafirlerden bir tanesinin yeterince alkol aldıktan sonra elindeki bardağı diğer bir misafirin kafasına attığını ve bunun sonucunda kafası yarılan o misafirimize 16 dikiş atıldığını?

25- Gece/Ay= Yıldız olduğunu?

26- 2 kere 2' nin başlangıçta 4 etmediğini ve fakat dört etmek için devlet memuriyetinde ve ek işlerde yıllarca çalıştıklarını?

27- İstanbul' un Onbeşinci yüzyılda Fatih Sultan Mehmet tarafından fethiyle ortaçağdan yeniçağa geçildikten yüzyılar sonra bu kez 20. yüzyılda trafik ve enflasyon canavarlarının istanbul' u fethettiğini ve böylelikle yeniden ortaçağa dönüldüğünü?

28- Düşünüyorum öyleyse varım ibaresinin bugünkü izdüşümünün "Düşünmüyorum öyleyse verin!" olduğunu?

29- Oruç tutmamama rağmen şimdi okuduğunuz bölümü yazmak amacıyla sahur saatinde uyanık olduğumu ve davul sesinin yakından hiç de hoş gelmediğini?

30- Ülkemizde her vatandaşa bir klip çekilmesinin artık zamanının geldiğini?

31- Voltajların düşmesi nedeniyle, bu satırları yazmak için yararlandığım bilgisayarımın ekranının tir tir titrediğini?

32- AIDS ve kansere bir çare bulunsa bile, yeni bir hastalığın hemen icat edileceğine yürekten inandığımı ve AIDS için Afrikalılara ve zencilere çamur atılırken, bu yeni hastalık için de tahminimce bu sefer Saddam Hüseyin' e filan yönelineceğini?

33- 2050 yılında, memlekettteki enflasyon oranının yüzde beşe düşmesinin aritmetik olarak mümkün olduğunu ve fakat geometrik olarak bunun pek de mümkün olmadığını?

34- 3000' li yılarda enflasyon ve trafik canavarlarının ecelleriyle öleceklerini?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
biliyor musun
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Var Mısın Yok Musun?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FeRiDe ÇeTiN FaN :: Öğrenelim :: Biliyormusunuz?-
Buraya geçin: