FeRiDe ÇeTiN FaN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

FeRiDe ÇeTiN FaN


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 mehmet akif ersoy

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : mehmet akif ersoy Acaba10
Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

mehmet akif ersoy Empty
MesajKonu: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime15.12.08 16:15

1. Doğumu ve Ailesi
Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde doğmuştur.

Mehmet Âkif’in babası Mehmet Tâhir Efendi (doğ.1826/öl.1888) ve annesi Emine Şerife Hanım’dır (doğ.1836/öl.1926).

Âkif’in Nuriye adında bir de kız kardeşi olmuştur.
2. Öğrenimi
Mehmet Âkif, sırasıyla; mahalle mektebi (yuva), ibtidâî (ilkokul), rüşdiye (orta okul) ve mülkiye idâdîsi (lise), Baytar Mektebi’ne (Veterinerlik Fakültesi) devam etti. 1893’te Baytar Mektebi’nin ilk mezunu ve birincisi olarak diploma aldı. Akif; Arapça, Farsça ve Fransızca’yı, edebiyatlarını takip edecek ve tercümeler yapacak kadar iyi öğrenmiştir.

Mehmet Âkif, aynı zamanda çeşitli sporlarla ilgilenmiş; güreş, gülle atma; ata binme ve yüzme sporlarında oldukça başarılı olmuştur.
3. Memuriyeti ve Diğer Yaptığı İşler
Öğrenimini tamamladıktan sonra, Ziraat Vekâleti Baytarlık Şubesinde göreve başladı. İlk dört sene Rumeli, Anadolu ve Arap bölgelerinde dolaşarak baytarlık yaptı. Yirmi yıllık bir memuriyetten sonra istifa etti.

Öğretmenlik hayatına 1906’da Halkalı Baytar Mektebi’ne “kitâbet-i resmiye” (resmî yazışma usûlü) dersi muallimliği ile başladı. 1908’den sonra ise Edebiyat Fakültesi ile Dârü’l-Hilâfe Medresesi’nde “Osmanlı Edebiyatı” müderrisliğinde bulundu.

Mütareke devrinde, “Darü’l-Hikmetü’l İslâmiyye”de üye ve başkâtip (genel sekreter) olarak çalıştı (Ağustos 1918 – Nisan 1920) ve bu kuruluşun yayın organı olan “Cerîde-i İlmiyye”yi idare etti. Birinci Millet Meclisi’nde Burdur milletvekili olarak görev aldı. Mısır’da Kahire Üniversitesi’nde Türkçe Hocalığı yaptı (1929-1936).

Büyük Millet Meclisi’nin açılışının ertesi günü, 24 Nisan 1920’de Ankara’ya gitmiş, yaptığı çeşitli konuşmalarla Millî Mücâdeleye destek vermiştir. Ardından Eskişehir, Konya, Kastamonu, Burdur, Sandıklı, Dinar, Afyon, Antalya ve çevrelerini dolaşmış, halkı ciddi olarak bilgilendirmiş, böylece milli şuurun artmasını ve mücadeleye katılmalarını sağlamıştır.

Mehmet Âkif’in Burdur’dan mebus seçilmesine, Mustafa Kemal Paşa’nın Âkif Bey’i istemesi sebep olmuştur. Ankara’ya 24 Nisan’da gelmiş olan Âkif Bey’in seçilmesi, Paşa’nın 29 Nisan 1920 tarihli bir telgrafı ile Burdur’un bağlı bulunduğu Konya vilâyetinin vali vekili ve kolordu kumandanı olan Albay Fahreddin (Altay) Bey’e bildirilmiştir. Burada yapılan seçim sonucunda en fazla oyu Âkif Bey almıştır.

Bu sırada Sebîlü’r-reşad’ın üç sayısı da Kastamonu’da yayınlanmış ve kendisinin çok önemli olan konuşmalarının bulunduğu bu dergi sayıları, binlerce nüsha bastırılarak Anadolu’ya ve cephelere dağıtılmış; camilerde, derneklerde ve askerî birliklerde okutulmuştur. Mehmet Âkif’in bu konuşmaları, İstiklal Savaşı’mızın niçin, nasıl ve hangi amaçlarla yapıldığını, ilk defa ve içinde yaşayarak anlatan en önemli ve çok kıymetli, tarihî belgelerdir.

İstiklâl Savaşı kazanıldıktan sonra İstanbul’a dönen Mehmet Âkif, 1923 ve 1924 yıllarının kış aylarını Kahire’de geçirdikten sonra, Türkiye’deki siyasî gelişmeler yüzünden, 1925 yılı sonundan itibaren temelli olarak Mısır’a gitmiş, 17 Haziran 1936 tarihine kadar, on buçuk sene orada kalmıştır.
5. Evliliği
Yirmi beş yaşında iken İsmet Hanım’la evlenen Mehmet Âkif’in üç kızı (Cemile, Feride, Suad) ve iki oğlu (Emin, Tahir) olmuştur.
6. Hastalığı, Ölümü ve Mezarı
Âkif Bey, son üç yılında Kahire Üniversitesi’nde Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Ancak Mısır’da “siroz” hastalığına tutulmuş ve durumu ağırlaşınca, 17 Haziran 1936’da İstanbul’a dönmüştür.

İstanbul’da tedavi olmuşsa da iyileşememiş ve 27 Aralık 1936 tarihinde saat 19.45’te Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etmiştir.

Kabri, Edirnekapısı’ndaki “Şehitlik”te “Mehmet Âkif Ersoy Meydanı”ndadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : mehmet akif ersoy Acaba10
Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

mehmet akif ersoy Empty
MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime15.12.08 16:16

İSTİKLÂL MARŞI
mehmet akif ersoy Nokta
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Busra
tecrübeli üye
tecrübeli üye
Busra


Kadın
Mesaj Sayısı : 538
Yaş : 28
İş/Hobiler : yüzmek
Lakap : çikolata
Ruh Hali : mehmet akif ersoy Acaba10
Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Kayıt tarihi : 22/11/08

mehmet akif ersoy Empty
MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime15.12.08 16:18

I- ŞİİRLERİ
SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLER

Mehmet Âkif Bey, Halkalı Baytar Mektebi’nin son sınıflarında bulunduğu sıralarda (1891-1893), şiirlerini zamanın dergilerine göndermeye başlamıştı. 1908 sonrasında, yazdıklarını devamlı olarak yayınlamaya başlamadan önceki yıllarda da, önemli bir şair olarak tanınmış ve kabul edilmişti. Gerek dostlarına gönderdiği manzum mektuplar ve gerek diğer manzumeleri, şiir meraklıları tarafından yazılarak elden ele yayılıyordu.

Mehmet Âkif, 1908’den önce yazdığı şiirlerinden birkaçını, 1908’den sonra neşretmekle beraber, beğenmediklerinin hepsini ortadan kaldırmıştır. Kendisinin, ikinci bir Safahat hacminde olduğunu söylediği eski şiirlerinden, sadece 1900 yılından önce yayınlanmış olanlarla, ele geçen mektuplarında bulunanlar ve meraklıların defterlerinde kalanlar kurtulmuşlardır.
SAFAHAT

“Safahat”, Mehmet Âkif Ersoy’un şiirlerini topladığı yedi kitaplık şiir külliyâtının adıdır. İçinde 11.240 mısra tutan 108 şiir bulunmaktadır.

Birinci kitap, yalnız “Safahat” adını taşır. Bundan başlayarak sıra numarası almış bulunan öteki kitapların ayrıca isimleri vardır. Müstakil ciltler hâlinde ve farklı zamanlarda birkaç baskı yapmış olan kitaplar, latin harfli baskılarından önce bir arada, tek cilt içinde yayınlanmamıştır. Yedi kitabın ilk altısının bütün baskıları İstanbul’da, yedinci kitabınki ise Kahire’de yapılmıştır.

Safahat’ı oluşturan yedi kitabın mısra sayıları ile eski harflerle yapılmış baskılarının tarihleri ve içerikleri şöyledir:


  1. Safahat44 şiir, 3084 mısra. (Üç baskı:1911, 1918, 1928.)
    1908-1910 yılları arasında Sırât-ı Mustakim’de çıkmış şiirlerden dördü dışında hepsi bu eserde yer aldı. Toplumumuzun sosyal ve siyasi sarsıntılarını, bu sarsıntılar karşısında insanımızın tavrını, çöküntü sebeplerini, günün olayları ile birlikte ele alınmış, son derece mükemmel bir şiir yapısı içinde işlenmiş buluruz. Bu eser bizim hayatımız ve cemiyetimizin ortaya konulduğu bir laboratuar çalışması devresini belgeler. Küfe, Mahalle Kahvesi, Meyhane, Kocakarı ile Ömer, Hasta, Seyfi Baba bu kitapta yer alır.

  2. Süleymâniye Kürsüsünde
    Bir şiir, 1002 mısra. (Dört baskı:1912, 1914, 1918, 1928)
    Eser, İslam dünyasını dolaşmış bir vaizin, şahsi dostu, Abdürreşid İbrahim Efendi’nin ağzı ile yazıldı. Âkif, bu eserinde, sadece ülkemizin değil, bütün İslam dünyasının durumunu dile getirmiştir. Rusya Müslümanları üzerinde şiddet olduğuna işaret ederek, Türkistan’da Taşkent, Buhara, Semerkant’ın cehaletin kol gezdiği yerler haline geldiğini belirtti. Çin ve Mançurya Müslümanlarının da aynı durumda bulunduğunu ifade etmiş, eserinin sonunda da İslâmî bir inkılâbın mutlaka gerçekleşmesi üzerinde ısrarla durmuştur. Bu kitapta yer alan fikirler, onun düşündüğü cemiyetin heye­canlı bir beyannamesi görünümündedir.

  3. Hakkın Sesleri
    10 şiir, 482 mısra. (Üç baskı:1913, 1918, 1928)
    Sekiz ayet ve bir hadisin açıklaması ile milletin düştüğü felaketlerden kurtulma yollarını göstermeye çalıştı. Ayetlerden ve bir hadisten hareket eden Âkif, tembelliğe, hissizliğe, yeise, akılsızlıklara, cehalete ve milletin içine serpilen ayrılık tohumlarına saldırmış, milleti uyandırmaya çalışmıştır.

  4. Fâtih Kürsüsünde
    Bir şiir, 1692 mısra. (Dört baskı:1914 (iki baskı), 1918, 1924)
    Vaaz şeklinde tek bir şiir olup Hakk’ın Sesleri’ndeki aynı konuları dile getirmektedir.

  5. Hâtıralar
    10 şiir, 1314 mısra. (Üç baskı:1917, 1918, 1928)
    I. Dünya Savaşı sırasında Âkif’in yaptığı seyahatlerdeki gözlemleri anlatılmaktadır.

  6. Âsım
    Bir şiir, 2292 mısra. (İki baskı:1924, 1928)
    Ateşli bir müridin sükûnet bulmuş, durulmuş, yeni istikametler gösterecek olgunluğa ulaşmış halini dile getirmektedir. Karşılıklı konuşma şeklinde yazılmış tek bir manzum hikâyedir. Çile döneminden çıkılmıştır. Âsım’ın nesli, toplumu karanlığından, aydınları yanılgılarından sıyırıp, İslâm toplumunu inançla yükseltecektir.
  7. Gölgeler
    41 şiir, 1374 mısra. (Bir baskı:1933)
    İstiklal Savaşı yıllarında ümit ve iman aşılayan şiirleri ile Mısır’da yazdıklarını bir araya getiren eserdir. Daha önceki eserlerde görülmeyen bir lirizmle karşılarız.


Safahat, 1943 yılından itibaren, yeni harflerle de basılmaya başlanmıştır. Şimdiye kadar yüz defadan fazla ve beş yüz bin adet kadar basılmış olan “Safahat”, yurdumuzda en fazla alınan ve okunan, şiir ve fikir kitabıdır.
Safahat
“Safhalar, devreler, dönemler” ve “görünüşler, manzaralar” demektir. (“Kötülük, rezillik…” demek olan “sefahet” kelimesiyle karıştırmamalıdır.) Safahat’ı teşkil eden manzumelerin tamamı “aruz” vezni ile yazılmıştır. Şiirlerin uzunluğu bir kıt’adan, 2292 mısra’a kadar değişmektedir.

Mehmet Âkif, “İstiklâl Marşı”nı “milletin malıdır” diyerek Safahat’a almamıştır. “Çanakkale Şehitleri” adıyla meşhur olan şiir ise “Âsım” kitabında bulunmaktadır.


2.NESİR YAZILARI

  1. TEFSİRLER
    Mehmet Âkif’in tefsir yazılarının hepsi elli yedi tanedir. Bunların on sekizi manzum olarak yazılmış olup, Safahat’a alınmışlardır. Elli üç tanesi, âyet; dört tanesi, hadis üzerine yazılmıştır. Çoğunun uzunluğu bir sayfadan azdır.

    Âkif Bey, memleketin ve halkın o günkü meselelerine hitap eden bir veya birkaç âyet veya hadîsi konu alarak, okuyuculara onlarla yol göstermeye çalışmıştır. Bu yazılar, tefsir ilmi bakımından değil, zamanın meselelerine bakış açısından önemlidir.

  2. VA‘ZLAR
    Mehmet Âkif Ersoy’un bir tanesi kitap içinde yayınlanmış, diğerleri konuşma sırasında Eşref Edib tarafından tespit edilmiş olan, dokuz konuşması, va‘zı (mev’izası) vardır.

    Bunlardan birincisi, bir kulüpte konuşma şeklinde yapıldıktan sonra, “Mevâ‘ız-ı Dîniye” (Dinî Öğütler) kitabında yayınlanmıştır. Kalan sekiz va‘zın üçü Balkan Savaşı içinde İstanbul’un üç büyük camiinde (Beyazıt, Fâtih, Süleymâniye); birisi Balıkesir Zağnos Paşa Camii’nde; üçü ise Kastamonu’da Nasrullah Camii’nde ve şehrin kazalarında verilen va‘zlardır. Her bakımdan çok önemli konuşmalardır.

  3. MAKALELER
    Çeşitli cemiyet, edebiyat ve fikir meseleleri üzerine, makale, sohbet ve hatıra şeklinde kaleme alınmış elli yazıdan ibarettir. Bunların on yedisi “Hasbihâl”, on biri “Edebiyat Bahisleri”, dördü“Eski Hâtıralar”,ikisi “Letâif-i Arabdan” genel başlıkları altında –bazan ikinci bir başlık daha taşıyarak– yayınlanmışlardır. On beşinin ise ayrı başlıkları vardır. Çok samimî bir dille kaleme alınan bu yazılarda Mehmet Âkif’in düşünceleri, bilgisi, kültürü ve irfanı görülmektedir.
  4. TERCÜMELER
    1908’den sonra, Mehmet Âkif, hepsinin de dergide yayınlattığı ve 268 tefrika devam etmiş olan 55 ayrı tercüme yapmıştır. Bunların birkaçında “Sa’di” takma adını kullanmıştır.
    Tercümeler, beşi Arapça ve biri Fransızca yazmış olan altı yazardan yapılmıştır. Tercümelerin yazar ve tefrika sayısı bakımından dağılışı şöyledir:

    • Ferid Vecdi: 7 tercüme, 73 tefrika.
    • M. Abduh: 31 tercüme, 48 tefrika.
    • A. Refik: Bir tercüme, 3 tefrika.
    • Şeyh Şiblî: Bir tercüme, 10 tefrika.
    • A. Câviş: 13 tercüme, 122 tefrika.
    • Said Halim Paşa (Fransızca): 2 tercüme, 12 tefrika.

Kitap olarak basılmış tercümeleri şunlardır
1. “Müslüman Kadını”, Ferid Vecdi.
2. “Hanoto’nun Hücumuna Karşı Şeyh Muhammed Abduh’un İslâm’ı Müdâfa’ası”
3. “İslâmlaşmak”, Said Halim Paşa.
4. “Anglikan Kilisesine Cevap”, Abdülaziz Câviş.
5. “İçkinin Hayât-ı Beşerde Açtığı Rahneler”, Abdülaziz Câviş.

  • MEKTUPLAR
    Elli kadar mektubu ve bazı mektup parçaları yayınlanmıştır. Dağınık hâlde, bazı kimselerin elinde, birkaç yüz mektubunun bulunduğunu tahmin edilmektedir. Bunların toplanarak yayınlanması, şairimizin düşünceleri, hayatı ve yakın tarihimiz bakımından çok faydalı olacaktır.
  • Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Busra
    tecrübeli üye
    tecrübeli üye
    Busra


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 538
    Yaş : 28
    İş/Hobiler : yüzmek
    Lakap : çikolata
    Ruh Hali : mehmet akif ersoy Acaba10
    Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
    Kayıt tarihi : 22/11/08

    mehmet akif ersoy Empty
    MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime15.12.08 16:20

    EdirneEdirne kal'asıdır gördüğün hisar-ı mehib
    Şu zirvesinde biten simsiyah ağaç da salib
    Murad-ı evveli koynunda gezdiren tepeler
    Nasıl rüku ediyor Ferdinand'a bak bu sefer
    Bizim midir sanıyorsun şu yükselen bayrak?
    Çeken Savof, Lala Şahin değil kuzum, iyi bak
    Edirne! İşte o islamın ahenin suru
    Edirne! İşte o şarkın cebin-i mağruru
    İkinci aşr-ı tealisi Al-i Osman'ın
    Birinci mevki-i feyyazı belki dünyanın
    Edirne! İşte o şarkın demir kilidi
    Sefil ayakları altında Bulgar'ın şimdi
    Muzaffer ordusu hakkıyla(!) intikam alıyor
    Kadın, kız, çoluk, çocuk, erkek ne bulsa parçalıyor
    Bu katliama da razıyım ihtiram olsa
    Harim-i dini de geçtik harim-i namusa
    Şu dört minareli cami ki yoktu hiçbir eşi
    Ki parlıyordu hilalinde sanatın güneşi
    Salibi sineye çekmiş de bekliyor.Nevmid
    Mehmet Akif Ersoy
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Busra
    tecrübeli üye
    tecrübeli üye
    Busra


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 538
    Yaş : 28
    İş/Hobiler : yüzmek
    Lakap : çikolata
    Ruh Hali : mehmet akif ersoy Acaba10
    Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
    Kayıt tarihi : 22/11/08

    mehmet akif ersoy Empty
    MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime15.12.08 16:21

    <table style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0><tr><td align=left width="100%">

    Çanakkale Şehitlerine
    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
    Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

    Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
    'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
    Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
    İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
    Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
    Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
    Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
    'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
    Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
    Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
    Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
    </TD></TR>
    <tr><td width="100%"> </TD></TR>
    <tr><td align=left width="100%">Mehmet Akif Ersoy
    </TD></TR></TABLE>
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Busra
    tecrübeli üye
    tecrübeli üye
    Busra


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 538
    Yaş : 28
    İş/Hobiler : yüzmek
    Lakap : çikolata
    Ruh Hali : mehmet akif ersoy Acaba10
    Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
    Kayıt tarihi : 22/11/08

    mehmet akif ersoy Empty
    MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime15.12.08 16:24

    NerdesinLa-mekanlarda mısın, nerdesin, ey gaib ilah?
    Dönerim enfüsü, afakı ezelden beridir.
    Serpilip kubbene donmuş, o ışık damlaları,
    Seni, yer yer arayan yaşlarımın izleridir
    Mehmet Akif Ersoy
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Busra
    tecrübeli üye
    tecrübeli üye
    Busra


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 538
    Yaş : 28
    İş/Hobiler : yüzmek
    Lakap : çikolata
    Ruh Hali : mehmet akif ersoy Acaba10
    Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
    Kayıt tarihi : 22/11/08

    mehmet akif ersoy Empty
    MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime15.12.08 16:26

    Bir GeceOn dört asır evvel yine bir böyle geceydi
    Kumdan ayınon dördü bir öksüz çıkıverdi
    Lakin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler
    Halbuki kaç bin senedir bekleşmedelerdi
    Nerden görecekler göremezlerdi tabi
    Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi
    Bir kere de ma'mure-i dünya ozamanlar
    Buhranlar içindeydi bugünden de beterdi
    Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
    Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi
    Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin
    Salgındı bugün Şark'ı yıkan tefrika derdi

    Derken büyüyüp kırkına gelmişti ki öksüz
    Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi
    Bir nefhada kurtardı insanlığı o masum
    Bir hamlede kayserleri kisraları serdi
    Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi
    Zulmün ki, zeval akılına gelmezdi, geberdi
    Alemlere rahmetti evet şer-i mübini
    Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi
    Dünya neye sahipse onun vergisidir hep
    Medyun O'na cemiyeti medyun O'na ferdi
    Medyundur o masuma bütün bir beşeriyyet
    Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret
    Mehmet Akif Ersoy
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    artistt
    tecrübeli üye
    tecrübeli üye
    artistt


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 213
    Yaş : 30
    Nerden : İstanbul/Ümraniye
    İş/Hobiler : müzik dinlemek çılgınlıklar yapmak
    Lakap : artistt
    Ruh Hali : mehmet akif ersoy Shock10
    Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 5ae02d2e4544801f0825b8425cf11013
    Kayıt tarihi : 15/12/08

    mehmet akif ersoy Empty
    MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime17.12.08 12:56

    PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER.....
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Elif Er
    tecrübeli üye
    tecrübeli üye
    Elif Er


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 450
    Yaş : 29
    Nerden : istanbul
    İş/Hobiler : kitap okumak, müzik dinlemk, gezmek
    Ruh Hali : mehmet akif ersoy Uzgun10
    Tuttuğu Takım : mehmet akif ersoy 5ae02d2e4544801f0825b8425cf11013
    Yaşadığınız Ülke : mehmet akif ersoy Turkiye
    Kayıt tarihi : 27/11/08

    mehmet akif ersoy Empty
    MesajKonu: Geri: mehmet akif ersoy   mehmet akif ersoy Icon_minitime22.12.08 14:15

    paylaşım için teşekkürler...
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://www.keremcem.com
     
    mehmet akif ersoy
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    FeRiDe ÇeTiN FaN :: Şiirler :: Şairler ve Şiirleri-
    Buraya geçin: